Rejeneratif tasarım kavramı, John Tillman Lyle tarafından 1994’te ‘Regenerative Design for Sustainable Development’ adlı kitapta tanıtılmıştır. Ana çıkış noktası, insanların yaşam alanlarını yapılandıran doğrusal üretim modellerinin ileride şehirlere enerji, malzeme ve diğer hizmetleri sağlayan sistemlerin dejenerasyonuna yol açacağı düşüncesidir. Bunun yerine Lyle, “Enerji ve malzemeler için tedarik sistemleri, işleyişlerinde sürekli olarak kendi kendini yenilemeli veya yenileyici olmalıdır” düşüncesini önermektedir.
Rejeneratif tasarım yaklaşımı
Rejeneratif tasarım yaklaşımı, doğal kaynakların sınırlı olduğu, çevresel sorunların arttığı ve sürdürülebilirliğin giderek daha önemli hale geldiği günümüzde, yapıların çevresel etkilerini en aza indirmeyi hedefleyen bir tasarım yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, sadece yapıların inşası sırasında değil, kullanım ömrü boyunca da çevresel etkilerini azaltmayı amaçlamaktadır.
Rejeneratif tasarım yaklaşımı, yapıların doğal kaynakları kullanımını azaltmayı hedeflerken, aynı zamanda enerji verimliliğini arttırmayı ve geri dönüşüme uygun malzemelerin kullanımını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu yaklaşımın bir diğer önemli özelliği ise, yerel toplulukları ve ekonomiyi desteklemeyi hedeflemesidir.
Rejeneratif tasarım yaklaşımı, kentsel dönüşüm projelerinde ve yeşil binaların tasarımında sıklıkla kullanılmaktadır. Bu yaklaşım, doğal kaynakların korunması, çevre kirliliğinin azaltılması ve insan sağlığına olumlu etkileri nedeniyle giderek daha fazla ilgi görmektedir.
Rejeneratif tasarım yaklaşımı, sadece yapıların tasarımına odaklanmakla kalmaz, aynı zamanda kullanım ömrü boyunca yapıların bakımı ve yenilenmesi gibi süreçlere de odaklanır. Bu yaklaşım, sürdürülebilir bir gelecek için yapıların çevresel etkilerini en aza indirmeyi hedefleyerek, doğayla uyumlu ve ekonomik olarak sürdürülebilir binaların inşasına olanak tanır.
Mimaride rejeneratif tasarım yaklaşımı
Yetersiz sürdürülebilirlik çalışmalarına bir alternatif olarak mimaride rejeneratif tasarım yaklaşımı ön plana çıkmıştır. Çünkü ekolojik, yeşil, eko-verimlilik gibi sürdürülebilirlik yaklaşımları çevreye verilen zararı yalnızca azaltma çabası içermektedir. Rejeneratif mimari, insanları ekosistemlerin bir parçası olarak yaşayan dünya ile insan ilişkilerini içerir ve ayrıca ele alır.
Rejeneratif mimarinin iki odağı bulunmaktadır.
Birincisi, yapının çevresel etkilerinin ortadan kaldırılması için verimlilik performansına dayanan bir mimari üretme çabasıdır.
İkincisi ise rejeneratif tasarlanmış yapı ile çevresinin mimari planlamada eşit ve bir bütün olarak gözetilmesi; bireysel yapılar değil, bağlamıyla bütünleşmiş sistemler üretilmesi fikridir.
Bu nedenle yapılı çevrenin, yalnızca yapıdan fazlası (yapı, mekânlar, sistemler, enerji, fauna, bitki örtüsü vb.) olduğunda rejeneratif olabildiği savunulmaktadır. Rejeneratif yapı ve tasarım süreci, çevrenin biyotik ve abiyotik bileşenleri için yaşam kalitesini artırarak çevrenin doğal ortamını restore etmekle kalmamakta, aynı zamanda iyileştirmektedir.